LONDRA’DA TUHAF BİR AŞK VE GERİLİM HİKAYESİ


2014 yılında psikolojik gerilim türünde ilk romanı ‘Dilnişin’i yazan Şenay Ordu, aynı türde ikinci romanı ‘Bana Vera De’ ile okuyucuların karşısına çıkıyor.
Mart başında, bir iş seyahati için Londra’ya gidecektim. Yola çıkacağım sabahtan bir önceki akşam, pandemiye karşı bir önlem olarak şirketimiz bütün uluslararası uçuşları iptal etti.  Programımı ve toplantılarımı ertelemem gerekti. Coronavirüs nedeniyle evlere kapandıktan sonra bu ay hangi roman üzerine yazmam gerektiğine karar verirken, hikayenin Londra’da geçiyor olması nedeniyle ‘Bana Vera De’ çok cazip geldi; çok da keyif aldım okumaktan.
Yazar Şenay Ordu, 2007’den beri Londra’da yaşıyor. Romanını sosyo ekonomik açıdan farklı sınıflardan gelme Türk karakterlerle kotarmış . Çok zengin, iş sahibi ya da yüksek mevkide çalışan iyi eğitimli karakterlerin yanında, au pair olarak ya da farklı şekillerde kapağı bir şekilde Londra’ya atan ancak sonrasında umduğunu bulamayıp sağa sola savrulmuş, deyim yerindeyse hayatın sillesini yemiş karakterlerle de karşılaşıyoruz: Bir yanda işadamı Sami Bey ve zevk ve stil sahibi genç eşi Bige Hanım, şirketlerinde çalışan başarılı ve yakışıklı müdür Refik Bey’in insanı imrendiren hayat tarzları, giyim kuşamları, katıldıkları davetler ve seyahatler; diğer yanda bu insanlara ve hayatlara kedinin ciğere baktığı gibi imrenen Nesteren ve Belkıs gibiler.
Nesteren ev arkadaşı Belkıs’a göre daha şanslıdır; au pair’lik, kasiyerlik derken kendini Saim Bey’in şirketinde sekreter olarak bulur. Şen şakrak, çalışkan kişiliği ile sevilen bir elemandır. Ancak şirketin gözde ve yakışıklı bekarı Refik’e öylesine kör kütük aşık olmuştur ki O’nun ağzından çıkan en küçük kompliman Nesteren’i göklere çıkarmakta; tersi ise mahvolmasına neden olmaktadır. Aralarındaki kültür, eğitim ve sınıf farkına rağmen platonik aşkını sonuna kadar savunmaktadır. Hatta Refik’in her ne kadar ortada gözükmese de Vera adında bir nişanlısı olması bile kendisini durdurmamaktadır.
Nesteren’in ev arkadaşı, Black Diamond lakaplı, taşı çıksa suyunu çıkaran güçlü karakter Belkıs, Nesteren kadar şanslı değildir ve hayatını bedenini satarak kazanmaktadır. Beraber çalıştığı Taylan, yüz kızartıcı mesleğini bir yana koyarsak, Belkıs’a aşırı saygı duyan, Nesteren’e âşık bir adam. Şenay Ordu, romandaki yan karakterleri de ayrıntıları ile ele alıyor. Her birinde ayrı bir hüzünlü göç/göçmen hikayesi buluyoruz. Londra’nın bizi büyüleyen turistik yüzünün ardında, düze çıkmak için debelenen kaybedenlere kulak misafiri oluyoruz.
Peki, bu romanın gerilimi nerede diyeceksiniz. Işte yazar, ilginç bir taktikle bu haliyle bir dram sayılabilecek romanın bölümleri arasında bize ev hapsinde tutulan bir genç kadının, Vera’nın öyküsünü anlatıyor. Kırılgan, korkular içinde yaşayan bu kadın, Dost adında bir adamın tutsağıdır. Sürekli kâbuslar ve krizler arasında savrulan Vera, kendisi için çok zor da olsa yavaş yavaş geçmişini hatırlamaya ve yüzleşmeye zorlar kendini. 
Tahmin edebileceğiniz gibi bu iki öykü bir noktada kesişir: Taylan’ın mahallesinde bir adamın bir genç kızı yedi sene esir tutmaktan tutuklanmasının ardından; Nesteren detektifliğe soyunur, yanına Belkıs ve Taylan’ı alarak Refik’in evine baskına gider; amacı hep bahsettiği Vera ve annesi Mukaddes Hanım’ın gerçekten var olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. Ama olaylar beklendiği gibi gelişmeyecektir.
Vera’nın kendisiyle psikolojik savaşı ve arkasındaki hikâye çok üzücü. Ancak romandaki yan karakterlerin öyküleri, yoksunlukları da insanı acıtacak kadar sahici. ‘Bana Vera De’, evde okumaya daha çok zaman ayırdığımız bu günlerde listenize almak isteyeceğiniz başarılı bir eser.
Bana Vera De, Şenay Ordu, Doğan Kitap
Dünya Kitap/ Polisiye Vadisinden/ Nisan 2020


Yorumlar