GEBELERE BALON

Anneliğin ilk adımı ya da ön aşaması olarak hamilelik, hele de ilk kez bu süreci yaşayan kadın için bilinmeyenlerle dolu, ilginç ve benzersiz bir dönem. Değişen fizyoloji, hormonal dengeler ve bununla paralellik gösteren inişli çıkışlı psikoloji, ergenlikten sonra yavaş yavaş durulan, oturan kimliğin/kişiliğin bir sınamaya tabi tutulduğunu hissettirebilir insana. Aynadaki bu yabancı ben miyim ve kimse beni anlamıyor hissiyatı bu dönemdeki en yaygın serzenişler.

Aynı dönemde hamile kalan iki yakın dost Bihter Dinçel ve Elif Ezgi Uzmansel, içgüdüsel olarak bu süreçte birbirlerini en iyi kendilerinin anlayabileceklerine kanaat getirmişler; sadece telefonda dertleşmekle kalmayıp -farklı şehirlerde yaşadıklarından yüz yüze görüşme şansları olamamış- birbirleriyle mektuplaşmaya başlamışlar. Tüm hamilelik süresince ve doğum sonrasında yaptıkları yazışmaları ise "Gebelere Balon" ismindeki kitapta toplayıp yayınlamışlar.

İyi ki mektupları sadece kendilerine saklamayı tercih etmemişler. Bu mektuplarda, yakın arkadaşlığın getirdiği samimiyetle kafalarına ne takıldıysa, neye kızdılar neden korktularsa, neye güldülerse ayıplanmayacaklarının bilinci ile birbirlerinin sırdaşı; belki de farkında olmadan birbirlerinin terapisti olduklarına tanık oluyoruz.

İki arkadaşın özel yazışmalarının arka planında hamilelikte alınan kiloların verdiği mutsuzluğu, dizginlenemez iştahı, durduk yere akan gözyaşlarını, hamileliğin kadın-erkek ilişkileri üzerindeki etkisini en çok da heyecanlı ve endişeli bekleyişi okuyoruz.

Kitabı okurken üzerinde en çok düşündüğüm konulardan biri hamilelikte insanın çevresinden aldığı tepkilerin çeşitliliği oldu. Hamilelik sürecini yaşamış kadınların ilk defa bu süreci yaşayacak insanları tedirgin edecek söylemleri, hatta neredeyse bundan zevk almaları niyedir? Neden bardağın dolu dolu tarafı görülmez de boş tarafı vurgulanır hep? Bu sadece bizim toplumumuza özgü bir durum mudur yoksa yurtdışında da örnekleri var mıdır?

Kitabı okurken her iki yazarın doktor seçimleri yönünden ne kadar şanslı olduklarını da görüyoruz. Hamilelik boyunca kadının neredeyse can yoldaşı olan doğum uzmanının yönlendirmeleri gerçekten çok önem taşıyor. Sadece psikolojik olarak iyi hissettirmenin ötesinde anne adayını doğum anına doğru bir şekilde hazırlaması kadının en büyük ihtiyacı. Son 15-20 yılda, Türkiye’de sezaryen doğumun Avrupa’nın hiç bir ülkesinde olmadığı kadar yaygınlaşmasında normal doğumun öcü gibi gösterilmesinin, zorlu bir süreçte, kafaları hiç olmadığı kadar karışıkken kadınlara sanki harika bir alternatifmiş gibi sezaryen doğum seçeneğinin sunulmasının ve kadının da denize düşerken yılana sarılma durumunda kalmasının rolü olduğunu düşünüyorum. Bu konuda en büyük sorumluluk da bence kadın doğum uzmanının.

Kitabın son bölümünde, sıkça sağda solda işittiğimiz ve normalde pek kulak asmadığımız ama hamilelik duygusallığı içinde ulvi birer kural olarak benimsenebilecek hamilelik hurafelerine yer veriliyor.

Bihter Dinçel ve Elif Ezgi Uzmansel’in mektupları naïf, çocuksu ve eğlenceli dili ile hem güldürüyor, hem hüzünlendiriyor. Bebeğini beklerken annelere kendini iyi hissettirecek bu kitap.

Gebelere Balon, Bihter Dinçel-Elif Ezgi Uzmansel, Yitik Ülke Yayınları       
Dünya Kitap / Bebek Kokulu Kitaplar / Temmuz 2013  

Yorumlar