
Başkahramanımız
Joona Linna, İsveç Ulusal Kriminal Soruşturma Bölümü’nde başarılı bir detektiftir.
Ancak uzun yıllardır izini sürdüğü bir seri cinayet vakası yüzünden hayatı
oldukça sarsılmıştır: Birlikte çalıştığı arkadaşı Samuel’le peşine düştükleri
Jurek Walter’ın cinayet ve cinayete teşebbüsten yakalanıp bir hastanenin
güvenlikli biriminde tecrit altında tutulmasını sağlamış olsalar da, Walter’ın
ülke genelinde ve hatta yurt dışında birbirinden bağımsız gibi görünen yaklaşık
yirmi civarında intihar, ortadan kaybolma vakaları ile ilişkisi olduğunu iddia
etmişler ancak delil yetersizliğinden bu savlarını ispatlayamamışlardır.
Walter’ın tecrit kararının açıklandığı mahkeme sonrası Linna’ya, ortağının önce
çocuklarının sonra karısının ortadan kaybolacağını; ardından onları bulmaktan
ümidini kesince Samuel’in intihar edeceğini söylemiş; tehditleri bununla da
kalmayıp Linna’nın karısı ve çocuğuna da yönelmiştir.
Joona ve Samuel
bu iddiaları yenilgi nedeniyle edilen boş laflar diye düşünse de, Walter’ın
kehanetleri gerçek olur ve bir süre sonra Samuel ailesini kaybeder. Polis arama
kurtarma çalışmalarını sonlandırdıktan ve kendisi de umudunu yitirdikten sonra
intihar etmekten başka çıkar yol bulamaz. Kahramanımız Linna bu aşamada çok zor
bir karar alıp eşi ve çocuğunun başka kimliklerle başka bir şehirde yeni bir
hayat kurmalarını sağlar. Onları hayatta tutabilmek için tek yol budur O’na
göre.
Ortada bulunan
başka ceset olmadığı ve kaybolan kişilere ulaşılamadığı için zamanla Walter bir
köşede unutulur gider. Tecrit altında yaşadığı hastanede düzgün ve bakımlı
fiziği, sakin kişiliği ile yaşamaya devam etmekte ama bu hali ile bile hastane
ve güvenlik personeline korku salmaktadır. Bu şekilde geçen on üç yılın sonunda
Stockholm’ün dışında hasta ve yarı baygın bulunan bir genç adam, Mikael
Kohler-Frost, davanın seyrini değiştirir. Mikael, henüz küçük bir çocukken kız
kardeşi ile ortadan kaybolmuş ve yıllar süren arama çalışmaları sonuç
vermeyince çocukların suda boğulduğuna kanaat getirilmiştir. Ancak Linna,
başından beri O’nun ve kardeşinin de Walter’ın kurbanları arasında olduğuna
inanmaktadır. Bu gelişme ile birlikte, Joona Linna’nın da içinde yer alacağı,
Ulusal Kriminal ile İç Güvenlik birimlerinin gizli ve tehlikeli harekatı
başlayacaktır.
Yazarın çizdiği
Jurek Walter karakteri gerçekten sahici ve ürkütücü. Son derece zeki bir adam
olan Walter, planlarını o kadar sinsi bir şekilde yapıyor ki, polis
teşkilatının onu yakalaması ya da O’na yardım eden gizli gölge ‘Kum Adam’ın
kimliğinin ortaya çıkarılabilmesi kolay olmuyor. Peki Walter sonunda yakayı ele
veriyor mu? Bunu da okuyucuların kendilerinin öğrenmesine imkan verelim.
Kum Adam, olay
örgüsü, konusu ve sağlam kurulmuş karakterleri ile insanı etkileyen, başarılı
bir roman.
Keyifli okumalar
dileğiyle.
Lars Kepler, Kum
Adam, Doğan Kitap, Çeviri: Algan
Sezgintüredi
Dünya Kitap/ Polisiye Vadisinden/ Ekim 2019
Yorumlar