Dünya çapında çok satan yazar John Izzo’nun yeni kitabı %100 Sorumluluk Sıfır Bahane, yaşadığımız olumsuzluklar karşısında başkalarını suçlamak yerine önce kendi içimize yönelip neleri düzeltebileceğimize bakmamızı öğütlüyor. Bu yönüyle meşhur atasözümüzü akla getiriyor; önce iğneyi kendine batır, sonra çuvaldızı ele.
Dr. John Izzo, büyük başarı hikayelerinin ardında, harekete geçen; bir ihtiyacı anlayıp, onunla ilgili bir şeyler yapmak için doğru kişinin kendisi olduğuna karar veren insanların olduğunu görmüş. Izzo, bunu kişisel sorumluluk almak olarak nitelendiriyor. Başkasının yapmasını beklemek yerine, kişinin birey olarak ne yapabileceğine odaklanmasının çevresinde yaratacağı etkinin tahmin edilemeyecek kadar büyük olabileceğine değiniyor.
Yazar, yaşamımızın, mutluluğumuzun veya başarımızın dış faktörlerden etkilenebileceğini inkar etmiyorum diyor. Ama hayatta kurban rolü oynamak yerine, tüm olumsuz koşullara rağmen, kendi yapabileceklerimize ve nasıl hareket edebileceğimize odaklanmayı seçersek daha güçlü oluruz diye ekliyor. Yazar, tıpkı esneme gibi aslında her olumlu/olumsuz insan davranışının bulaşıcı olduğunu, diğerlerini etkilediğini ve bu nedenle sorumluluk alan bir kişinin olduğu ortamda diğer insanların da sorumluluk alma konusunda cesaretleneceğini söylüyor.
Kitaptaki ikinci bölüm hepimizin günlük yaşamda, işte, evde sık işittiği bir söylemi ele alıyor: “benim işim değil, benim hatam değil”. Burada iki tür insandan bahsediliyor; öncü olanlar (içseller) ve kurbanlar (dışsallar). Öncü olanlar, olayların kendi eylem ve davranışlarından kaynaklandığını düşünüp problemi çözmek için kendilerinin ne yapabileceklerine kafa yorarlarken, kurban rolündekiler, onlar öyle yapmasaydı, şartlar farklı olsaydı vb. bahanelerle başkalarının ne yapması gerektiği konusunda fikir yürütüyorlar. Yazara göre kurbanlarla dolu bir kurumsal şirkette moraller düşüktür, riskten kaçınma yüksektir (çünkü kurbanlar inisiyatif kullanmakta çekingendir) ve değişim yaratmak zordur.
Peki kendini kurban hissedenlerin yoğun olduğu bir toplumda durum nedir? Herkes bir şeylerden şikayet eder durur, hükümetin yoksulluk, suç oranı, çevre gibi konularda bir şeyler yapması gerektiğini söyler. Belediyeyi eleştirir. Fakat kişisel olarak kimse sorumluluk almaya yanaşmaz. Yapılan bir araştırmaya göre günümüz insanı 40 yıl öncesine oranla daha dışsal, yani bir kurban toplumu psikoloji içerisindeyiz. Bunun en uç noktası olarak, sıcak kahveyi üzerine döküp yakan bir kadının McDonald’s’a dava açıp kazanması örnek olarak veriliyor. Bu vaka, suçu her daim dışarda arayan anlayışın topluma ne kadar hakim olduğunun bir gsötergesi.
İnsanları harekete geçirmekten alıkoyan nedenlerin başında kişinin “ben yalnızca bir kişiyim” diye düşünmesi yer alıyor. Yazar, harekete geçmezseniz, hiçbir şeyin değişmeyeceğinin yüzde yüz garantisi var ama harekete geçerseniz belki de bir şeyler değişecek; en azından yapmadığınız için pişmanlık duymaycaksınız diyor. İlginç bir şekilde dünya çapında ciddi hareketler başlatan kişilerin, aslında kendilerinden bu tip bir liderlik beklenmeyen kişiler olduğunun altını çizip dünyayı naif insanlar değiştiriyor şeklinde bir saptama yapıyor.
Dr. Izzo, bazen sadece düşündüğünü söylemenin bile bir harekete geçme şekli olduğunu belirtiyor. Özellikle iş dünyasında, sanıldığının aksine, düşündüğünü korkmadan dile getirenlerin hem kendi kariyerleri hem de firmaları için olumlu katkı yaptıklarının altı çiziliyor. Bunun dışında başarıyı hedefleyen yöneticilere, çalışanlarına söz hakkı vermeleri salık veriliyor; kendini söz sahibi olarak gören insanların iş yaşamlarında daha fazla sorumluluk aldıklarına değiniliyor.
Kitapta yer verilen pek çok başarı öyküsü, Dr. Izzo’nun sorumluluk anlayışını destekler nitelikte. Belki içlerinden biri de sizin hayatınızla, ilişkinizle, iş yaşamınızla, çocuklarınızla ilgili daha farklı bir sorumluluk anlayışı geliştirmenize yardımcı olacak, kim bilir.
%100 Sorumluluk, Sıfır Bahane, Dr. John Izzo
Pegasus Yayınevi, Çeviren: İstem Erdener
Dünya Kitap / Mayıs 2015
Yorumlar