Serap Duygulu’nun Hayat Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘Stresine Sahip Çık’ bizi stres konusunda
bilgilendiriyor ve doğru bildiğimiz yanlışları; dozunda stresin insan yaşamına olumlu etkisini
anlatıyor.
Yazarın önsözde bahsettiği üzere hepimiz stresin olumsuz bir durum olduğunu, insan
yaşamını ve sağlığını kötü yönde etkilediğini duyarak yetiştik. Halbuki sanılanın aksine, stres
motivasyonun itici gücü olup doğru bir şekilde kullanılabilirse yaşamımızı olumlu anlamda
besliyor. Yazar, stresin yararlı ya da zararlı olmasının tamamen kişinin tutumuna bağlı
olduğunu da ekliyor.
Serap Duygulu’nun modern hayatın hediyesi olarak nitelendirdiği stres, çevre ya da çalışma
koşullarından kaynaklanabileceği gibi doğum, ciddi hastalık, çocuğun okula başlaması vb.
psikososyal durumlarda da söz konusu olabilir. Stres altındaki kişi daha kolay sinirlenebilir,
uyku düzeni değişebilir. Uzun dönemdeyse kişi depresyona girebilir, fobi geliştirebilir, kalp
hastalıkları ve baş ağrıları gibi kronik problemlerle karşı karşıya kalabilir. Burada insanın
kişiliği, stresle mücadelesini belirler. Yazar, kişi kendisini karşısına çıkan sorunlar karşısında
savunabiliyor, olumsuz durumlarla başa çıkabiliyorsa, dolayısıyla stresini alt edebiliyorsa
zekidir diyerek bir stres-zekâ ilişkisi öne sürüyor. Yazara göre zekâmızı kullanmayıp çözüm
üretmekten uzaklaşırsak stresle yüzleşmekten kaçmış oluyoruz. Böylece sürekli bir strese
maruz kalıp yukarıda bahsi geçen olumsuzluklara kucak açmış oluyoruz.
The Times gazetesinin haberine göre stres çocuklar için de yararlı ve onları hayata hazırlıyor.
Aman çocuğum zorlanmasın diye aşırı korumacı tavır içine giren anne-baba, çocuğun ileriki
yaşamında tek başına üstlenmesi gereken sorumluluklarda savunmasız ve deneyimsiz
kalmasına neden oluyor.
Evlilikte stres bölümünde değinilen önemli sorunlar, ‘nasıl olsa artık evliyiz’ düşüncesi ile
eşlerin ilişkiye çaba göstermeyi bırakması ve yine eşlerin birbirlerine güven duygusunu
yitirmesi. Evlilikte altın kurallar bölümünde ilişkiyi canlı tutmak için pratik ama kesinlikle
işe yarayacak önerilerde bulunuyor yazar. Detaylı bir şekilde ele aldığı güven/güvensizlik
konusunu ise stresin en büyük kaynaklarından biri olarak nitelendiriyor. Erkeklerde
ve kadınlarda stres konularının farklı olduğuna değinirken, günümüzde ve özelllikle
toplumumuzda çalışan kadının aşırı stres altında olduğuna dikkat çekiyor.
Hamileliğin stresli bir süreç olduğunu aşağı yukarı hepimiz tahmin edebiliriz. Yazar, kadının
sadece psikolojik ya da bedensel olarak hamileliğe hazır olmasının yetmeyeceğini söylerken,
hamileliğe ve yaşam biçimindeki değişikliklere bir aile olarak hazırlıklı olunması gerektiğine
değiniyor. Aynı bölümde konu edilen Süper Anne Sendromu, her işimi kendim halledeyim
şeklinde telâşla her işe koşmaya ve hepsini mükemmel yapmaya çalışan, hele bir de
çalışıyorsa stresi üçe beşe katlanan kadınları esir alıyor. Sürekli gerginlik haline bedensel
rahatsızlıkların eşlik ettiği bu duruma maalesef kolay kolay tanı da koyulamıyor. Yazar
sendromun tedavisi için bir takım önerilerde bulunmakla beraber en önemlisinin kişinin
hayata farklı bir bakış açısı geliştirmesi gerektiğinin altını çiziyor.
İş hayatında stres bölümünde, sanayileşen toplumla birlikte insanların rekâbet ve stresle
tanıştığına değiniliyor. Strese olumlu bakıp stresi çözülmesi gereken bir problem olarak
görenlerin hem stresle daha kolay başa çıktıklarına hem de iş yaşamında daha başarılı
olduklarına işaret ediliyor.
Stresle başa çıkma yöntemleri ile son bulan kitap, eski bir atasözünü doğruluyor; stresin çoğu
zarar, azı karar.
Stresine Sahip Çık, Serap Duygulu, Hayat Yayınları
Dunya Kitap / Populer Psikoloji / Nisan 2014
bilgilendiriyor ve doğru bildiğimiz yanlışları; dozunda stresin insan yaşamına olumlu etkisini
anlatıyor.
Yazarın önsözde bahsettiği üzere hepimiz stresin olumsuz bir durum olduğunu, insan
yaşamını ve sağlığını kötü yönde etkilediğini duyarak yetiştik. Halbuki sanılanın aksine, stres
motivasyonun itici gücü olup doğru bir şekilde kullanılabilirse yaşamımızı olumlu anlamda
besliyor. Yazar, stresin yararlı ya da zararlı olmasının tamamen kişinin tutumuna bağlı
olduğunu da ekliyor.
Serap Duygulu’nun modern hayatın hediyesi olarak nitelendirdiği stres, çevre ya da çalışma
koşullarından kaynaklanabileceği gibi doğum, ciddi hastalık, çocuğun okula başlaması vb.
psikososyal durumlarda da söz konusu olabilir. Stres altındaki kişi daha kolay sinirlenebilir,
uyku düzeni değişebilir. Uzun dönemdeyse kişi depresyona girebilir, fobi geliştirebilir, kalp
hastalıkları ve baş ağrıları gibi kronik problemlerle karşı karşıya kalabilir. Burada insanın
kişiliği, stresle mücadelesini belirler. Yazar, kişi kendisini karşısına çıkan sorunlar karşısında
savunabiliyor, olumsuz durumlarla başa çıkabiliyorsa, dolayısıyla stresini alt edebiliyorsa
zekidir diyerek bir stres-zekâ ilişkisi öne sürüyor. Yazara göre zekâmızı kullanmayıp çözüm
üretmekten uzaklaşırsak stresle yüzleşmekten kaçmış oluyoruz. Böylece sürekli bir strese
maruz kalıp yukarıda bahsi geçen olumsuzluklara kucak açmış oluyoruz.
The Times gazetesinin haberine göre stres çocuklar için de yararlı ve onları hayata hazırlıyor.
Aman çocuğum zorlanmasın diye aşırı korumacı tavır içine giren anne-baba, çocuğun ileriki
yaşamında tek başına üstlenmesi gereken sorumluluklarda savunmasız ve deneyimsiz
kalmasına neden oluyor.
Evlilikte stres bölümünde değinilen önemli sorunlar, ‘nasıl olsa artık evliyiz’ düşüncesi ile
eşlerin ilişkiye çaba göstermeyi bırakması ve yine eşlerin birbirlerine güven duygusunu
yitirmesi. Evlilikte altın kurallar bölümünde ilişkiyi canlı tutmak için pratik ama kesinlikle
işe yarayacak önerilerde bulunuyor yazar. Detaylı bir şekilde ele aldığı güven/güvensizlik
konusunu ise stresin en büyük kaynaklarından biri olarak nitelendiriyor. Erkeklerde
ve kadınlarda stres konularının farklı olduğuna değinirken, günümüzde ve özelllikle
toplumumuzda çalışan kadının aşırı stres altında olduğuna dikkat çekiyor.
Hamileliğin stresli bir süreç olduğunu aşağı yukarı hepimiz tahmin edebiliriz. Yazar, kadının
sadece psikolojik ya da bedensel olarak hamileliğe hazır olmasının yetmeyeceğini söylerken,
hamileliğe ve yaşam biçimindeki değişikliklere bir aile olarak hazırlıklı olunması gerektiğine
değiniyor. Aynı bölümde konu edilen Süper Anne Sendromu, her işimi kendim halledeyim

çalışıyorsa stresi üçe beşe katlanan kadınları esir alıyor. Sürekli gerginlik haline bedensel
rahatsızlıkların eşlik ettiği bu duruma maalesef kolay kolay tanı da koyulamıyor. Yazar
sendromun tedavisi için bir takım önerilerde bulunmakla beraber en önemlisinin kişinin
hayata farklı bir bakış açısı geliştirmesi gerektiğinin altını çiziyor.
İş hayatında stres bölümünde, sanayileşen toplumla birlikte insanların rekâbet ve stresle
tanıştığına değiniliyor. Strese olumlu bakıp stresi çözülmesi gereken bir problem olarak
görenlerin hem stresle daha kolay başa çıktıklarına hem de iş yaşamında daha başarılı
olduklarına işaret ediliyor.
Stresle başa çıkma yöntemleri ile son bulan kitap, eski bir atasözünü doğruluyor; stresin çoğu
zarar, azı karar.
Stresine Sahip Çık, Serap Duygulu, Hayat Yayınları
Dunya Kitap / Populer Psikoloji / Nisan 2014
Yorumlar